Türk olmak ve Hrant Dink-AZERBAYCAN GAZETELERINDE MAKALELER
YENİ MÜSAVAT: "KARDEŞİN KARA ŞAKASI."
BAKÜ Tirajı günde 7.000 olan muhalefet yanlısı Yeni Müsavat Gazetesi'nin 22 Ocak 2007 tarihli sayısında, yukarıdaki başlık altında ve Zahit Seferoğlu imzasıyla yayımlanan makale:
Türkiye, birkaç gündür gerginlik içersinde. Geçtiğimiz hafta Türk vatandaşı olan Ermeni asıllı gazeteci Hrant Dink'in öldürülmesi ülke gündemini değiştirdi ve herkesi sarstı. Hem resmi çevreler, hem de toplum olaya sert tepki verdiler.
Ermeni asıllı gazetecinin öldürülmesi, Türkiye'de devlet prensiplerine ve Türkçülüğe arkadan vurulan bir darbe olarak değerlendirildi. Bu anlaşılır bir şey. Türk düşmanlarının uluslararası çapta aktifleştiği, sözde Ermeni soykırımı konusunun ABD Kongresi'nde onaylanması ihtimalinin arttığı ve PKK'nın faaliyetlerini artırdığı bir dönemde, sorun oluşturacak böyle bir olay kardeş ülkenin aleyhine bir durum.
Katil artık yakalandı. Hem de 32 saat sonra. Türk emniyet organları ile kitle iletişim araçlarının işbirliği işe yaradı ve katil bulundu. Terör eyleminin nedeninin tüm çıplaklığıyla ortaya çıkacağını ümit ediyoruz. Ankara da bunu istiyor. Ermeniler, olaydan yararlanaması nlar diye...
Tüm bunlar bir kenara, bizleri hayal kırıklığına uğratan ve üzen, aynı zamanda şaşırtan şey, kardeş ülkede olayla ilgili, Azerbaycan halkının gururunu inciten hususlar yaşanması. Onbinlerce Türkün, İstanbul sokaklarına çıkarak "Biz de Ermeniyiz" şeklinde sloganlar atmasından bahsediyorum. Bu, toprakları Ermeniler tarafından işgal edilen, vatandaşları öldürülen, yüzlerce kadını halen esir olarak tutulan Azerbaycan Türkleri için hakaretten başka bi rşey değil. Bizi üzen en ciddi husus ise, Türk televizyonları nın Hrant Dink'in fotoğrafını Azerbaycan türküsü olan "Sarı Gelin"le yayımlamaları. Gazetecinin öldüğü sokakta toplananlar da, yerli Ermenilerin kışkırtmasıyla Sarı Gelin'i söylüyorlar. Türk televizyonları , hakları olmamalarına rağmen, Azerbaycan türküsünü Ermenilerin adına resmileştiriyorlar. Yazıklar olsun!
Türk toplumunun söz konusu olayla ilgili sert tepkisini anlıyor ve bunu normal karşılıyoruz. Ermeni bile olsa, öldürülen bu devletin vatandaşıydı. Bu nedenle de resmi organlar ve toplum vatandaşına sahip çıkmalı. İster diri olsun, ister ölü.
Bizler de, Ermeni gazetecinin ölümünün Türkiye'yi olumsuz yönde etkileyeceğini biliyoruz ve Ankara'nın bu olaydan en az zararla sıyrılmasını istiyoruz. Fakat, kardeş ülkedeki tepkinin Azerbaycan halkı için böyle aşağılayıcı bir şekilde olmasını da doğru bulmuyoruz. Bu, mantıksız bir şey. Aslında böyle bir tepki şeklinin adı rezalet. Bu protesto şeklini tercih eden insanların yaptıklarını kastediyoruz.
İnsan umduğuna küser. Türkiye, canımız ciğerimiz olsa da, kınadığımızı yürek acısıyla yazmak zorundayız. Kardeş ülkenin Dağlık Karabağ'la ilgili tutumunu da her zaman takdir ediyor ve hiçbir zaman unutmuyoruz. Ancak, bazı Türk kardeşlerimizin, Papa'dan daha çok Katolik olma arzusu anlaşılır değil. Hocalı soykırımı ve Ermenilerin, geçtiğimiz yüzyıl Türk soyuna ve onlarca Türk diplomatına neler yaptığı ne çabuk unutuldu?
Nasıl oluyor da, Azerbaycan Türklerinin Ermeniler tarafından esir olarak tutulduğu, Türk topraklarının büyük bir bölümünün işgal edildiği bir dönemde dost ve ortak olarak gördüğümüz Türkiye'de tüm Türk dünyası için utanç verici bir durum yaşanıyor? Azerbaycan halkına karşı bu tür davranış>normal değil.
Bir gün önce, halkımız, "20 Ocak" faciasının 17. yıldönümünü andı. O kadar ilginç ki, TGRT dışında (o da herhalde dostumuz İrfan Sapmaz sayesinde) tüm Türk televizyonları , sabahtan akşama kadar Ermeni gazetecinin ölümünden bahsetti. "20 Ocak"la ilgili hemen hemen hiçbir şey göstermediler. Bazıları sadece sıradan bir haberle yetindiler o kadar.
Tekrar yazıklar olsun
Subscribe to:
Post Comments (Atom)
No comments:
Post a Comment