Türkiye ABD İran Üçgeni

Mithat BEREKET
Önce Dışişleri Bakanı Abdullah Gül Washington’daydı… Gül’den hemen sonra da sırada Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt vardı... Doğrusu bu ya, Genelkurmay Başkanı’nın gezisi Dışişleri Bakanı’nın gezisinden daha fazla ses getirdi… Orgeneral Büyükanıt’ın boşu boşuna harcama yapmamak için New York’a özel uçak yerine tarifeli seferle gitmesi… Ardından New York’tan Washington’a trenle seyahat etmesi ve nihayet, bu seyahat sırasında yanındaki basın mensuplarıyla sık sık sohbet etmesi, aslında bu gezinin ne kadar iyi planladığını daha en başından haber veriyordu…Sonra Washington temasları…Tarihte ilk kez bir Türk Genelkurmay Başkanı, Amerikan Başkan Yardımcısı Dick Cheney tarafından kabul edildi… Bu da yetmedi, Orgeneral Büyükanıt, Beyaz Saray’da Başkan George Bush’a doğrudan ulaşabilen birkaç kişiden biri olan Ulusal Güvenlik danışmanı Stephen Hadley ile de görüştü…Şimdi, “Eee, ne var bunda?”, diyebillirsiniz… İlk bakışta gayet normal gibi görünen bu temaslar bir “ilk”… Ama, daha önemli olan şeyler de var…Sorulması gereken sorular şunlar:“Amerikan Başkan Yardımcısı ve Ulusal Güvenlik Danışmanı, birkaç gün önce Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’le görüştükleri halde neden bir ilki gerçekleştirerek bir de Türk Genelkurmay Başkanı’yla görüşmek istediler?.. Acaba, Amerikan yönetiminin Türk Dışişleri Bakanı’na başka; Genelkurmay Başkanı’na başka söyleyecekleri mi vardı?”Bu soruları Amerikalılara sorduk. Yanıt vermediler…Ancak, aslında Amerikan Genelkurmay Başkanı’nın davetlisi olarak Washington’da bulunan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın Amerikan yönetiminin üst düzey iki sivil yetkilisiyle görüşmesinin tabii ki önemli anlamları vardı…Birincisi, Amerikan yönetimi hem sivil kanadı temsil eden Abdullah Gül’le hem de askeri kanadı temsil eden Orgeneral Yaşar Büyükanıt’la görüşerek aslında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, Türk siyasetinde önemli bir yeri olduğunu kabul ettiğini herkese göstermiş oldu. Genelkurmay Başkanımız da bu görüşmelerde özellikle sivil elbise giymeye özen gösterince tablo tamamlandı…İkincisi, bu durum aslında Bush yönetimindeki tavır ve politika değişikliğini de işaret ediyor. Washington, Irak saldırısı öncesinde 2002’de Türkiye’deki seçimlerden tek galip olarak çıkan AKP’yi ve o günlerde daha henüz Başbakan bile olmayan Recep Tayyip Erdoğan’ı “asıl muhatab” olarak kabul etmişti. Irak saldırısına Türkiye’nin de destek vermesi için Erdoğan’a, Beyaz Saray’da kırmızı halılar serilmişti. Ancak, 1 Mart tezkeresi üzerine hayal kırıklığına uğrayan ABD’nin o zamanki Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfovitz, eleştiri oklarını AKP hükümetiyle birlikte Türk Silahlı Kuvvetleri’ne de çevirmeyi ihmal etmemişti: “Geleneksel müttefikimiz Türkiye’nin Silahlı Kuvvetleri’nin de bu kararın olumlu çıkması için etki etmesini beklerdik!”İşte, Bush Yönetimi, Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın ziyaretinde verilen mesajlarla artık eski anlayışa geri dönüldüğünü de herkese açık bir şekilde göstermiş oldu… Şimdi gelelim işin en önemli bölümüne…Görüşmeler sırasında, görünürde Irak, Kerkük ve PKK konuları konuşuldu. Ancak bizce, Amerika’nın bu görüşmelerde asıl masaya getirdiği konu İran’dı. Amerikalılar artık şunu gayet iyi anlamış durumdalar: “Türkiye’de hükümet İran’la iyi ilişkiler kurmaktan ve özellikle de ticari ilişkileri geliştirmekten yanayken, Türk Silahlı Kuvvetleri, askeri ve hatta ideolojik nedenler yüzünden, hemen yanıbaşında; nükleer güce sahip bir komşu istemiyor.”İşte, bu farklı bakış açısı Amerika’nın hükümetle ayrı askerle ayrı konuşması sonucunu getirdi… Dikkat edin bu geziden birkaç gün sonra da Newsweek Dergisi, ABD’nin İran’a saldırı planlarını kapağa taşıdı. Derginin iddiasına göre, Florida’daki askeri üstte yapılan planlara göre Washington, İran’ın sadece nükleer tesislerini değil tüm altyapısını hedef alıyordu.Amerika İran’a saldırır mı? Ya da bu saldırı ne zaman ve nasıl olur? Bunları şimdiden görebilmek zor. Ama, şunu söylemek mümkün: Amerika’nın önümüzdeki 3-4 ay için önceliği, Irak’ta merkezi bölgede; yani Bağdat ve civarında güvenliği ve istikrarı sağlamak. Bunu yapana kadar İran, Washington’un gündemine sadece bir konuyla ilgili olarak gelecek: Tahran Yönetimi’nin Irak’taki gruplara verdiği silah desteği... Şayet, Amerika bu süre içinde istediğini sağlayamazsa, işte o zaman İran konusunu yeniden önüne alıp düşünecek. Bu da hemen hemen sonbaharı; yani Türkiye’deki genel seçimlerin sonrasını bulacak..Peki yani, Türkiye’de işbaşına gelecek yeni hükümet kucağında bir İran sorunu mu bulacak?... Büyük ihtimalle, evet!...

(23/2/2007)http://www.pusula.tv/modul_haber/yazi_detayli.asp?yazarID=1

No comments: